İBN RÜŞD (1126-1198)
İbn Rüşd 520 (1126) yılında Kurtuba’da (Cordoba) doğdu. Kendisi gibi babası ve dedesi de Kurtuba’da kadılık yapmışlardı. Dedesi Ebü’l-Velîd Muhammed aynı zamanda Kurtuba Camii’nin imamı idi. Düşünüre, kendisine adını veren dedesinden ayırt edilmesi için “hafîd” (torun) denmiştir. Aristo’nun felsefî doktrinine sadık kalarak eserlerini şerhettiğinden İslâm âleminde “şârih”, Latin dünyasında “commentator” unvanıyla tanınmış, Batı’da İbn Rüşd adının tahrif edilmiş şekliyle Averroes olarak anılmıştır.
1198 yılında Merrakeş’te hayata gözlerini yuman İbn Rüşd’ün cenazesi, memleketi olan Kurtuba’ya taşınmak üzere bir katırın sırtına yüklenmiş ve yükün bir tarafına yazdığı kitaplar, diğer tarafına da tabutu konmuştu. Böylece yükün iki tarafı birbirine denk gelmişti. Bunu kaynaklar, İbn Rüşd’ün ağırlığınca kitaplar yazmış bir düşünür olduğunun göstergesi sayıyorlardı.
İslâm düşüncesi tarihinde, en çok eser veren yazarlar arasında ilk sırada yer alan ve yaşadığı dönemin hakim bütün bilim disiplinlerinde orijinal kitaplar kaleme almış bulunan İbn Rüşd, Aristoteles’ten beri gelen derin (mütebahhir = erudit) bilgin-düşünür tipinin son ve mükemmel örneklerinden birisiydi.
İbn Rüşd, din bilimleri, mantık, tabîat bilimleri (fizik), metafizik, psikoloji, zooloji, astronomi, tıp, politika ve ahlâk gibi pek çok alanda değerli eserler yazmıştır. Mantık alanında değişik şerhleriyle beraber 46, tıp alanında 23, tabîat bilimleri alanında 22, Metafizik alanında 15, dinî ilimler alanında 10, astronomi alanında 5, politika ve ahlâk alanlarında birer adet olmak üzere, değişik boyutta toplam 125 civarında eser kaleme almıştı.
Aristo’nun eserlerine yazdığı toplam 38 şerhten, ancak 28 tanesinin Arapça orijinali bugün elimizde bulunmaktadır. Bunlardan 15 tanesi, Arapça ve Arap harfleriyle; 4 tanesi Arapça, Arap ve İbrânî harfleriyle; 9 tanesi de yalnızca Arapça ve İbrânî harfleriyle günümüze ulaşabilmiştir. Geriye kalan 10 adet eserin Arapça aslı kaybolmuş, sadece Latince ve İbrânîce tercümeleri günümüze ulaşmıştır. Ayrıca tıp alanında pek çok eser kaleme almış olan düşünür, Aristoteles’in eserlerine yazdığı şerhlerdeki yöntemi kullanarak ünlü hekim Galenos’un tıbba dair 10 ayrı eserine de şerhler yazmıştır.
İbn Rüşd, Gazzali’nin yazdığı Tehafütü’l- Felasife adlı eserine karşılık olarak Tehafütü’t- Tehafüt adlı eserini yazmıştır. Bu eser, Gazzali’nin İslam dünyasında felsefe ve filozoflara yönelik ortaya koyduğu olumsuz tutumu sarsmıştır. Bu eserinden sonra İslam dünyasında tehafüt geleneği oluşmuş ve devam etmiştir. İbn Rüşd, din ve felsefeyi aynı kaynaktan beslenen iki ayrı alan olarak görmüştür. Din vahiy ürünüyken felsefe insan aklının ürünüdür. Fakat her ikisinin de kaynağı aynı yerdir.
Ortaçağ felsefesinin büyük üstadı Etienne Gilson, İbn Sina ve İbn Rüşd felsefesinin Batı düşüncesi bakımından önemini sıklıkla vurguladığı gibi “İbn Sînâ ve İbn Rüşd’ü hesaba katmadan, bir Hıristiyan ilâhiyatı tarihinin yazılmasının dahi mümkün olamayacağını” belirtir.
14. yüzyılın başlarından 16. yüzyılın ortalarına kadar, İtalya’nın değişik kentlerinde yapılan tablolarda İbn Rüşd figürlerinin önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Sanat değeri büyük bu eserlerin ana konusunu, Saint Thomas ile İbn Rüşd arasındaki hayali çekişme teşkil etmektedir. 12. yüzyıldan itibaren Avrupalı entelektüeller arasında yaygınlaşarak artan İbn Rüşd ve İbn Rüşdçülük akımına karşı Saint Thomas’ın başlattığı yoğun mücadele tasvir edilmeye çalışılmıştır.
– Nerede olursak olalım ilim ana yurdumuzdur, cehalet yabancı bir yer.
– Ussal olmayan hiç bir şey dinsel de olamaz, ruh cismin gelişmesidir ve olumludur, olumsuzluk gelecek kuşaklarda yaşamak demektir, insan ruhunun yaşaması değil, insanlığın yaşamasıdır.
– Fikirlerin kanatları vardır, kimse insanlara ulaşmasını engelleyemez.