“YENİ BİR DEMOKRASİ ÖYKÜSÜ”
Memleket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Gaye Usluer Tekirdağ ziyaretinde parti binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Memleket Partisi İl Başkanı Bora Küçükçetin şunları söyledi; “Bugün Ankara Genel Merkezimizden ilimizi ziyarete gelen, sizlerle buluşmak isteyen değerli temsilcilerimiz var. Memleket Partisi Genel Başkan Danışmanı Osman Kurtuluş, Parti Meclisi Üyesi Ahmet Özel, Parti Meclisi Üyesi Ufkun Doğan; bugün buradalar, ilimiz örgütünü onurlandırdılar. Ben çok teşekkür ediyorum. Sözü Gaye Hocamıza bırakıyorum.”
AÇLIK TEHLİKESİNİ ÖNEMSİYORUZ
Memleket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Gaye Usluer’in toplantıda yaptığı konuşmasından satırlar; “Başta Tekirdağ olmak üzere Trakya illeri, bizim görebildiğimiz; Trakya insanının değişime nasıl hazır olduğunu, nasıl karşıladığını biz biliyoruz. Ben Bora Başkanıma, tüm il örgütlerimize, tüm üyelerimize teşekkür ediyorum. Daha da büyümek, daha da güçlendirmek istiyoruz. 15 günden beridir Türkiye’nin birçok bölgesinde çalışmalarımız devam ediyor. Son 15 günden beri siyasi partileri ziyaret ediyoruz. Siyasi partilerle buluşmalarımız oldu. Açıklama yapmamıza rağmen merakların olduğunu biliyoruz. Gıda krizi arkasından açlık tehlikesi ve arkasından su krizini çok önemsiyoruz. Krizlerin çıkacağını biliyoruz. Pandemi krizinin başlangıcını hatırlayın. Yetkililer size “bunun etkisi olmaz” dedi. Türkiye’de ilk olay çıktığında yetkililer “bunun önemi olmaz” dedi. Su krizi çıkarsa bunun bize maliyeti ne olur? Buna baktık. Bugün bütün dünyada gıda egemenliğinden bahsediliyor. Bütün ülkeler kendi gıda egemenliğini kurmak istiyorlar.
TÜRKİYE DIŞARIYA BAĞIMLI ÜLKE KONUMUNDA
Türkiye bugün dışarıya bağımlı bir ülke konumunda; bu konuda bir çözüm paketi hazırladık. Bitkisel ve hayvansal üretimde neler yapabiliriz? 100 başlıkta topladık. Biz, bir ilki başlatalım, birlikte kültürümüzün kapısını açalım dedik. Mektup yazdık. “Biz bunu sizlerle paylaşmak istiyoruz. Türkiye’nin ortak iyisini kurmak istiyoruz” dedik. 19 siyasi partiye Genel Başkanımızın imzasıyla gönderdiğimiz bu mektuba; hangi siyasi parti, hangi sırayla cevap verdiyse biz o sırayla onlara döndük. Şu ana kadar 7 siyasi parti ile karşılıklı görüşmemiz, konuşmamız oldu. Türkiye bu kültürü çoktan unuttuğu için insanlar şaşırdılar. “Arkasında başka bir şey olabilir mi” dediler.
EKONOMİK BUHRANI OLAN ÜLKE
İçinde bulunduğumuz koşullar hepimizi siyasetin içine yerleştirdi. Türkiye seçime giderken zor günlerden geçiyor. Ortak aklı oluşturmamız gerekiyor. TÜİK açıklama yaptı. “Yılın ilk çeyreğinde %7,3 büyüdük” dedi. Burada büyüme, tamamen ihracat odaklı bir büyüme. Bu büyümenin Türkiye’ye herhangi bir yararı yok. Biliniyordu ki, Pandemi sona erdiğinde dünyada bir değişim olacak ama Türkiye Pandemiye farklı bir şekilde yakalandı. Türkiye ekonomik krizi olan bir ülkeyken, ekonomik buhranı olan ülke oldu. Gelişmiş ülkelerde enflasyon %7 ile %8 arasında, gelişmekte olan ülkelerde %10 civarında, ülkemizde devletin resmi rakamlarına göre %70; %70’i kıskanan olabilir mi? Önümüzdeki sürecin bir hiper enflasyonik olarak karşımıza gelmesi. Türkiye, atması gereken adımları zamanında atamadığı için bu durumda.
MERKEZ BANKASI BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRMİŞ
Türkiye’nin Para Politikası, Anayasamızda Merkez Bankası’nın temel görevi, ülkenin para politikasını belirlemektir. Bugün Türkiye Merkez Bankası bağımsızlığını yitirmiş bir kurumdur. 4 kez Merkez Bankası başkanı değişti. Bir ülkede 4 kez Merkez Bankası başkanı değişirse, o ülkenin Para Politikası olamaz. Hükümet sıfırı tüketti. Türkiye’de erken seçim olması için her koşul var. Mevcut siyasal iktidar ülkeyi düşünse erken seçime gider.
KARANLIK GİDECEK, GEZİ KALACAK
Dün Gezi olayının 9. Yıldönümüydü. Gezi olayları, bu ülkede bir semboldür. Bu ülke Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde; devletin hiçbir katmanında çalışanı, “ ne çürük, ne sürtük” demiştir. Biz bu ülkede yaşayan yurttaşlar olarak, bu dili reddediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bu dile mahkûm değildir, mahkûm da kalmayacaktır. Bu düzeni hep birlikte değiştireceğiz. Sloganımız belli; “Karanlık gidecek, Gezi kalacak.” Artık oyun kuramayan bir siyasal oluşum. Siyasilerin seçim güvenliğine kaygıları, boş kaygılar değil. Hep birlikte yeni bir demokrasi öyküsünü yazmamız gerekiyor. Demokrasi öyküsünü yazmak için önce demokrasiyi tesis edeceğiz. Adı “ Güçlendirilmiş parlamenter sistem” olabilir; onu yarın konuşacağız.
DEMOKRASİNİN ÇİMENTOSU; LAİKLİKTİR.
Demokrasinin çimentosu; laikliktir. Siz, laikliğe sahip olmazsanız, bu ülkede demokrasiyi tesis edemezsiniz. Demokrasinin temellerinden biri, toplumsal cinsiyet eşitliğidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yeri, önce partilerin kalbi olan genel merkezleridir. Ortak Türkiye hayalimiz var. Daha iyi bir eğitim, herkesin ulaşabildiği sağlık hizmetleri, işsizlikle mücadele, ortak akıl ve toplumsal uzlaşı için yola çıktık. Hepimizin huzur içinde yaşayacağı, çocuklarımızın yurt dışına gitmeyeceği Türkiye hayali için var mısınız?
TARİKAT BASKISI
Öykü bitti dedim ya, burada bahsetmemiz gereken bireysel özgürlük. Bir başka öykü neydi? İstanbul Sözleşmesi… İstanbul Sözleşmesi’nden korkar olup, tarikat baskısı zinciri altında kendi imzaladıkları sözleşmeden çıktılar. İstanbul Sözleşmesi var iken de, İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyordu. Bir adım daha atarak erkek seçmene söz verdiler yetmedi; kadın sivil toplum örgütleri üzerindeki baskıyı arttırdılar. Bu ülkeyi yönetenler; ne kadına şiddeti kabul ediyorlar; ne de kadının; babası, kardeşi, ayrıldığı eşi tarafından öldürülmesini kabul ediyorlar.”
Toplantı soru cevap bölümü ile devam etti. Basının “Dezenformasyon yasası ile ilgili görüşleriniz nedir” sorusuna Usluer; “Bunların yapılıyor olması her türlü baskının yasal güvence altında yapılması oluşturuluyor. Hepimiz baskı altındayız. U yasayı geçirtmeyeceğiz demek yetmiyor. Bu yasa basını değil hepimizi ilgilendiriyor. Dezenformasyon Yasasının komisyon çalışmalarını çok önemsiyorum” cevabını verdi.