TEKKE MUSİKİSİNDE SESLİ ZİKİR
Bir mûsiki tarzı olarak ele alınıp gelişmesi daha çok Osmanlı kültür ve medeniyeti çerçevesinde şekillenen Türk dinî mûsikisi cami ve tekke mûsikisi diye iki bölümde incelenmiştir. Son zamanlarda “Tasavvuf Mûsikisi” olarak da ifade edilen tekke mûsikisi, “cehrî zikir yapan tarikatların zikirleri esnasında daha çok ritme dayalı, bazan bir veya birkaç enstrümanın iştirakiyle ortaya çıkan mûsiki” şeklinde tarif edilebilir.
Tekkelerde her tarikatın kendine mahsus zikir şekli vardır. Belirli gün ve gecelerde yapılan bu zikirlere genel anlamda “âyin” denilmektedir. Tekkelerde düzenlenen âyinlerde asıl amaç zikirdir. Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetinde tekrar edilen, “Allah’ı zikrediniz” tavsiyesini uygulama anlayışı içerisinde teşekkül edip gelişen tasavvuf toplantılarındaki zikir meclislerinde bazan beraberce, bazan yalnız okunan eserler bir mûsiki meclisi oluşturmaktadır.
Tarikat âyinleri şeyh, zâkirbaşı, meydancı, reisler tarafından idare edilir ve bu kişilerin uygun gördüğü süre içerisinde devam eder. Âyinler zikre katılanların sesleriyle iştirak ettiği, belirli bir bestesi olan evrâdlarla başlar, ardından zikrin diğer safhalarına geçilir. Dervişler zikir yaparken zâkirler zikrin gidişine ve ritmine uygun biçimde ilâhi okur. Zaman zaman verilen aralarda na‘t, durak, kaside ve mersiyeler terennüm edilerek zikre katılanların soluklanmasına imkân hazırlanır.
Tekkelerde yapılan zikirlerde ritme yardımcı olan mazhar, halîle, kudüm, bendir, nevbe gibi vurmalı sazlarla ney eşlik eder. Ancak muharrem ayındaki zikirlerde saza yer verilmez.
Mûsikinin bir heyet tarafından icra edilmesi durumunda bağlamaya kabak kemâne, ud, cümbüş gibi sazlar da eşlik edebilir.
Bazı tarikatlarda gizli (sessiz) zikrin yapıldığı unutulmamalıdır. Hatta bu tarikatlar, zikrin gizli olması gerektiğini Kuran-ı Kerim’e dayandırmaktadır. “Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma.” (A‘râf Suresi 7/205).